19 Temmuz 2014 Cumartesi

Fark eder mi?

     İyi geceler. Saat 03:34.
     Dünyada niye varız acaba?
     Her inancın, ister dini ister kişisel, bu soruya verecek bir cevabı elbet vardır. Kabaca doğarız, büyürüz, ölürüz. Doğmak, büyümek ya da ölmek hepsi normal şeyler. Normal olmayan hayatın doğal seyrinin dışına çıkartılmak. Geçmişten günümüze insanlar öldürüldü, hayvanlar öldürüldü, dünyayı yaşanacak yer dışına çıkartmak için tüm çabalar sarf edildi edilecek. Her insanda olan hırs, kıskançlık, kibir, nefret ve diğer tüm duygular yüzünden iyi ya da kötü olaylar yaşandı. İnsanın doğası gereği bu duygular zaten var. Benim için iyi ya da kötü duygu diye bir ayrım yok. Hepsi var, varsa olmalı. Fakat neden abartıldığında kötü olan duyguları daha fazla kullanıyoruz? En başta hata nerede?
     SSCB, Almanya, Çin, Japonya, Kamboçya, Kuzey Kore, Etiyopya, Cezayir, Afganistan, Ruanda, Avustralya, Doğu Timor, Angola, Pakistan, Zaire, Danimarka, Yugoslavya, Irak, Burundi, Vietnam, Rusya, İspanya, Suriye, Norveç, dünyanın her yerinde, her bölgesinde, her toprağında insanlar öldürüldü. Çingeneler, Aborjinler, Müslümanlar, Hintliler, Tutsiler, Arawaklar, Kızılderililer, Taterler, Zenciler, Yahudiler… her dinden insana, yerlilere ölümler layık görüldü. Kadınlar erkekler kısırlaştırıldı, insanlara tecavüz edildi, en adi şeyler yapıldı. Nasıl daha acı veririz diye düşünüldü.
     Önlemler alınmadı işçiler öldü, önlemler alınmadı insanlar gümbürtüye gitti. İnsanlar kendi ülkelerinde ülkesiz oldu. Polisler, doktorlar… neredeyse tüm meslek dallarından insanların ölümüne insanlar neden oldu. Çocuklar istismar edildi. Kadın cinayetleri oldu. Beyin yoksunu magandaların kurşunları bir sürü gencin nefesine mal oldu. Neden peki?
     Filistin’de şu anda teslimiyet var, korkusuzluk var, inanç var, çaresizlik var. İnsanı hissizleştirecek her türlü duygu var. Yemek yerken ölen var, evladı kollarında can çekişen anne baba da var. Belki en sevdiği canının ölmesini isteyen de var. Acı çekmesindense ölmesi istemek… Bu vahşete manzara seyreder gibi bakan insan!larda var. Bu manzarayı seyreden vahşi insanlara ceza vermek isteyen, istediği cezanın ise aynı vahşilik olmasını dileyen insanlar var. İsrail’in Filistin'e yaptıklarını bu insancıklar da İsrail'e yapmak istiyor. Ne acı. NE ACI.
     Zamanında kendilerine en adi işkencelerin yapıldığı insanlar nasıl olur da şimdi aynısını yapar. Nasıl olur da bu insanlar destek görür. Hangi insan evladı bu insanımsı şeylere destek verir. İster Yahudi olsun, ister Müslüman olsun, ister ateist olsun, ya da başka bir şey olsun ne fark eder. Yerde yatan bir çocuğun bedeni başka yerde kolu başka yerde kafası başka yerdeyse ne fark eder?  İnsanların organları paramparça olmuşsa etrafa saçılmışsa ne fark eder? Kimyasala maruz kalmış bir beden yerde kıvranırken, ağzından köpükler çıkarken ne fark eder? Hiç mi vicdan yok diyeceğim de dünya çıkar dünyası olmuş benim bunları yazmam da ne fark eder.

     Bir yerde bir sorun varsa vicdanlıyım duyarlıyım diyen her insan bir durup düşünür. Ayrım yapmadan düşünür. Bir iki kişide gördüğüm gibi sadece din odaklı ya da din düşmanı odaklı düşünmez.  İnsanım diyorsan eğer duygularından sadece nefreti kullanmak yerine hepsine bir göz gezdir. 

13 Temmuz 2014 Pazar

İçimdeki Benler

     Merhaba, gece 03:54. Ramazanın bir akşamı, hava çok sıcak.
     Bazen istediğimiz şeyler olur bazense istemediğimiz şeyler, bazen istediklerimiz olmaz bazense başkasının duası kabul olur. İstediklerimiz olmadığında üzülürüz hatta depresyon boyutunda bile yaşayabiliriz üzüntümüzü. İşler yolunda gitmediğinde mızmızlanmaya başladığımızda artık vazgeçmeye de başlarız. Ama sonra eğer görebiliyorsak tabi, olayların nasıl çözüldüğünü görürüz. Allah'ın gerçekten çok güzel dengesi var. Hiç belgesel seyreder misin bilmiyorum fakat gerçekten çok ufak dengeler üzerine kurulu yaşantılar. Çok istediğim şeylere bakıyorum benim için büyük şeyler başkası için gerçekten önemsiz şeyler. Ama Allah için bir yük ya da saçma şeyler değil istediklerim. Çünkü biliyorum ki Allah bana her şeyden çok değer veriyor. Çünkü dua ettiğimde kabul ediyor. Çünkü dua ettiğimde beni dinliyor. Sevdiğin biri için yaptığın en büyük şey, en büyük fedakarlık ne diye sorarsan eğer sana derim ki; dua etmek. Çünkü bana göre sevdiğin kişiler için yapabileceğin en büyük şey dua etmektir. Onu düşünüyorsun ve onun için bir şeyler istiyorsun. Daha güzeli var mı ki?
     Hiç ummadığın bir anda istediğin şeyler oluyor ve hayatın kendiliğinden yola giriyor ne garip. Birden bir bakıyorsun ki aslında duan kabul olmuş. Senin bir şey yapmana gerek kalmamış. Bu sistem öyle güzel çalışıyor ki insanın gözlerine, mutluluk , farkındalık, sevgi gözyaşının doğmaması mümkün değil. Yani yapabilen için karamsarlığa düşmemek çok güzel. Sonunda meyvelerini toplamak çok güzel. Huzura kavuşmak çok güzel. İnsan ne olursa olsun bir şeye inanmalı. İnsana ne olursa olsun sevmeyi öğretmeli.

     Neyi yapmam gerektiğini biliyorum fakat nasıl yapmam gerektiği konusunda sıkıntılıyım. Sonuca ulaşmak için yöntemi bulmak dileğiyle, iyi geceler.