1 Ekim 2015 Perşembe

Yabancı Diziler

İyi akşamlar. Ben çok fazla yabancı dizi izleyen biri değilim.

Şimdiye kadar Bones'un tüm bölümlerini izledim o kadar. Ta ki geçen aya kadar. Herkesin izlediği (ya da okuduğu) popüler dizileri (ya da filmleri) herkes izliyor diye izleyen biri değilim. Bu yüzden bir çok insanın bildiği şeyleri ben genelde bilmem.

Ama 18 ağustosta başladığım Supernatural'ı tam bir ay bir hafta sonra bütün sezonlarıyla beraber bitirmiş bulunmaktayım. Bu da çok izlenen bir dizi evet. Ama ben zaten herkes izliyor ben de izlemeliyim diyen biri değilim demiştim. Çıkış noktam herkes değil yani. Her neyse.

Peki neden bu iki dizi. Hadi Supernatural zaten bilindik bir dizi de Bones'u her insanın izlediğini sanmıyorum. Tamam dizinin 11. sezonu da yayınlanacak izlenmiş demek ki. Ama her insan izlemez işte. Ben neden bu iki diziyi izliyorum.

Supernatural kardeş sevgisi ve bağlılığı bence mükemmel işliyor. İki kardeşin birbirleri için yaptıkları fedakarlıklar izlettiriyor. Verdikleri duygu güzel. Evet ikisi de kardeşi için her şeyi yaparken diğer insanları arka planda bırakıyorlar ama buna rağmen güzel. Yani insan iki sonucun da acı vereceği bir durumda kalsa daha az acı verenini seçer. Ben bu arada Dean karakterini daha çok sevdim. :) Ama bir insan sadece iyi olmalı ya; o da öyle biri. Kötü haline gerçekten katlanamadım. Bir an önce bitsin dedim. Dean karakterinde pislik biri olmak ancak bu kadar antipatik durur. Oynayamıyor diye değil bu arada bence gayet güzel oynamış kötüyü ama ona yakışmamış. Hee bir de şimdiye kadar izlediğim en eğlenceli ve en iyi kötü Clowleydi bir de son sezonda giren annesi. Şimdi bakalım yeni sezonda ne olacak. Bir de son sezonda kardeşlerin ne olacağı tahmin edilebilirdi evet ama ya öyle olmasaydı diye düşündüm. Diziye çok kaptırmışım kendimi. Eğer her şey olması gerektiği gibi olsaydı sinirlerim bozuk gezecektim. Neyse ki kurgu da dizinin ilerlemesi için ona göre yazıyorlar. Ama dilerim finalinde kötü bir son olmaz.

Bones'u izlememin sebebi ise dizideki ana kadronun hepsini ayrı ayrı sevmem. Yani şimdi uzun uzun yazmayacağım. Ya da neyse yazayım ya. Hodgins deli bir adam. İşine aşık. Ama Angela'yı da çok seviyor ve çok anlayışlı biri. Angela sıkı bir dost her zaman bir duruşu var. Özgürlüğüne düşkün ve ne dilerse ne isterse onu yapıyor. Booth ve Brennan ise birbirinin zıttı iki karakter. Biri anlayışlı diğeri aşırı mantıklı. Booth romantik ve Brannan mantık insanı. Her şeyi düz. Duyguları yokmuş gibi. Lance Sweets ise ikisi arasındaki denge. Daha doğrusu herkesin dengesi. Camille Saroyan ise işine bağlı bir kadın ne olursa olsun kuralların dışına çıkmıyor ama sıkı bir dost. Ki bunların dışında ben ara karakterleri bile çok sevdim. Yani hepsini bir kelimeyle özetlersem şöyle söylerdim: Brennan mantık, Booth özveri, Angela özgürlük, Sweets denge, Hodgins aşık, Camille Saroyan doğrucu.

Konusunda cinayetleri çözüyorlar. Ama bence vermek istediği duygu bağlılık. Cinayetler ise araç. Bunlardan başka dizi de baktım bir iki tanesine başladım hatta ama gitmedi. Grimm'e başladım ama olmadı pek sevmedim belki bir kaç bölüm daha izledikten sonra karar veririm. Fringe'ye baktım ama o da olmadı. The Orginals'in bir bölümünü izledim ama o da olmadı. Başka sevebileceğim dizi var mı bilmiyorum ama araştırmalarım sürüyor. Bir duyguyu işleyen bir dizi arıyormuşum meğer şimdi anlıyorum. Hoşçakal.