İyi geceler arkadaşlarım.
Nasılsınız? İyisinizdir inşallah.
Okuyor musunuz harbi yazdıklarımı. Merak içindeyim. Hayır okuyorsunuzdur diye dili sade tutmaya çalışıyorum da bari boşa gitmesin yani. Blogumun linkini tüm kişisel hesaplarımdan kaldırdım. Beni tanıyan insanlar artık bulamayacak burayı. Kimse tanımasın istiyorum. Bunları yazanın ben olduğum bilinmesin istiyorum. Önceden yazdığım şeyleri paylaşırdım. Artık değdiğini düşünmüyorum.
Ben olduğum tek yer var burası ve tek başıma kaldığım zamanlar ki genelde kalamadığım için yok sayılır. Biri bakınca utanıyorum yapamıyorum. Ben ne gereksiz insanım.
Mesela bugünlerde mezun oldum arkadaşlar. Üniversite hayatı Kocaelide bitti. Allah'a şükür yarabbim. Deselerdi ki b.k gibi bir üniversite hayatın olacak bir yaşayayım gene de derdim. Hala o kafadayım. Yaşamadan da öğrenirsin ama yaşarsan bizzat olayın sana hissettirdiklerini yaşarsın daha sağlam olur. Sağlam nefret ettim yani.
Ama hakketten çok kötüydü ya vallahi bak. Şimdi bakalım durum nedir? Yemin ederim bu okuldan hiç bir kârım yok. Bana kattığı hiç bir şey yok. Ne bir hoca bilir adımı. Ne de ''üniversite arkadaşlıkları çok sağlam olur bu da oradan kalma arkadaşım tanıştırayım'' dediğim diyebileceğim arkadaşım var. Ev arkadaşlarım var ama onlar da zaten benim orta okul arkadaşlarım. Üniversite arkadaşı sayılmaz yani.
Arkadaş bir insan hiç mi kök salamaz bir yere. Hiç mi bir kere olsun mükemmel zaman geçirdim şu okulda keşke bitmeseydi demez. Ben demedim. Şimdi okul bitti biraz iş konusunu düşünüyorum ama o kadar. Okulu hiç mi özlemez bir insan ben özlemeyeceğim. Hatta üniversite yıllarımı ameliyatla alınacak bir şey olsa aldırırım.
Ben öyle zaten çok aktif bir insan evladı değilim. Benim kendi içimde başkanlık sistemim var eyaletlerim var her bir yerimin ayrı yöneticisi var. Bunlar toplanıp ortak karar alabiliyor. İçimdeki sistem mükemmel yani. Kendimle konuşurum bir ton, harika karar alma mekanizmam var, adaleti sağlayacak en yüksek mahkemeler hep benim içimde. Yol su elektrik en yüksek teknolojide. Sağlık hizmetleri biraz düşüşte ama düzelecek o da. O kadar kusur kadı kızında da olur. Ama gel gör ki bunu sen göremezsin. Bunu yaşayan bilir arkadaşlar. İçe kapanık biriyim. O da ne demekse. Aslında tam olarak ben öyle demezdim de insanlar içe kapanık diyor diye dedik öyle bir şey.
İnsanlar bilemez. Ben söyleyeyim. Sessiz sakin biriyim. Bence bendeki sorun içe kapanıklık değil de el alem ne diyecek korkusu. Aslında öyle de olmadığımı düşünüyordum ama şu sıralar biraz fikrim değişti. Mesela şimdi sunum yapacağım diyelim. Ben zaten normalde film izlerken bile heyecanlanma potansiyeline sahip bir insanım. Sunum yaparken de siz düşünün. Sunuma başladıktan sonra sorun yok. Ama o başlayana kadar olan sürede aşırı heyecanlanıyorum. Bir yanlış yaparsam rezil olur muyum diye. Olayım ne olacak halbuki. Ol yani ne var. O da tuvalete gidiyor. (Klişe:1)
Ama mesela diyelim ki bir komşuyu sevmedim. Mümkün değil çok uç bir şey olmadıktan sonra bir daha hayatta sevmem hislerime aşırı güvenirim pişman da değilim belirteyim bu yaşıma kadar onlar sayesinde geldim. Bu komşu biraz ileri gitsin. Beni sömürmeye başlasın. Annem gene yüzüne söylemeyip olsun komşudur deyip arkasından ''yeter be bu ne sıkıldım valla pes öff pöff lanet olsun'' derken ben demem. Ben yüzüne yüzüne derim. Anlasın it. Böyle şey mi olur.
Yani şimdi o da el alem, onun dedikleri beni ilgilendirmiyor. Ama o gidip de başka komşuya kendi yediği haltı anlatmayıp benimkini anlatırsa el alem ne der diye düşünüyorum.
Yani işin özü şudur.
Ben sessiz yer yer sakin yer yer gürültülü (daha çok kendine ama başkasına gürültülü değil) olayın her zaman bir çıkış noktasının olduğunu düşündüğüm ama pratikte çokça zorlandığım ve bu yüzden de daha çok kaçtığım, etrafındaki her şeye saygı duymaya çalışan ''zarar verme amacı güden her şeyden tiksinen'', bir ay öncesine kadar insanların gene de değerli olduğunu düşünen ama şimdi insanın çok aşağılık bir yaratık olduğunu daha çok mikrop olduğunu düşünen, yaptığım karar verdiğim her şeyin bir başka sonucu da olabilirdi nasıl yapsam diye düşünüp aklından diğer seçeneği de çıkaramayan, bu yüzden karar almakta zorlanan ama karar aldıktan sonra onunla yaşamaya çalışan, adalet kavramını aşırı sözlük anlamıyla kullanıp esnek kapı bırakmayan, kesinlikle insanlar tarafından anlaşılmadığını düşünen, her şeyi seven ama her şeyden aynı anda uzaklaşabilecek potansiyelde, bir şeye kafayı taktığı zaman başka bir şeye odaklanamayan, insanlarla iletişim kurmakta zorlanan çünkü karşısına hep insanın kötü yönünü gösteren insanların çıktığını düşünen (abartmayayım katiller felan çıkmadı karşıma ama ne bileyim beni mutsuz eden insan özelliklerini kullanan insanlar bunlar ve ben mücadele edemedim benim hatam evet benim sorunum evet ama ben olayların yanından geçip gidemiyorum işte, illa her boyutuyla düşünüyorum akışına bırakıyorum ama hep bir şey görme çabasındayım ne olduğunu eksiksiz öğrenip adaleti sağlamam lazım çünkü b.k varmış gibi) mutsuz olduğunda dünyanın öbür ucundan bunu belli eden, genelde suratsız ama güldüğü zaman tüm hücreleriyle gülebilen, ne idüğü belirsiz, aslında belki kendi de kendini bilemeyen yazacak çok şey olmasına rağmen şu an uykusu gelen saat 5:48 çünkü, gereksiz bu yaşa kadar zorla gelmiş, nasıl yaşamış diye bilim adamlarının karantinaya alıp incelemek isteyeceği, bu insan olamaz bu başka bir şey diye rapor yazacağı, helal olsun ama yürekliymiş kendine nasıl bu kadar zaman müsamaha göstermiş diyeceği insanım ben.
Siz nasılsın inşallah. Ya da sen nasılsınız? Biraz anlatın bana da rahatlayayım. Sen nasıl mücadele ediyorsun mesela anlatsana. Ben çabuk öğrenirim valla bak. Sadece biraz rol yapabilsem ne güzel olur.
Yalvarırım anlat.