Hani akmaya hazır bir gözyaşın vardır ama ne ağlayabilirsin ne de ağlama halini bitirebilirsin ya işte ben şu an o andayım. Hayatımda akacağım yönü bulamadım daha. Ne var bunda deme var işte bir şeyler.
Hayatımın ilk defa bir döneminde kendimi bir yere ait hissedemedim. Aslında ilk derken ben genelde bir yere ait hissedemiyorum. Yani hep ben değilmişim gibi. Ama bu sefer bunun en olabilir seviyesini yaşadım.
Koskoca beş seneyi bitirdim ben bu okulda. Ama bazı konularda bana kalan hiçbir şey yok. Bazı konularda anlatabileceğim hiçbir şey yok.
Benim hayatımdaki ana merkezin ben olduğumun farkındayım. Ama hayatımı sanki ben değil de başkası yaşamış gibi.
Aslında bu yazdıklarım şu anki hüznümü yansıtıyor. Yani şu anımı. Genele yansıtmıyorum. Bir şeyler için zamanın gelmediğinin farkındayım. Yani aslında sakinim. Ama panik yapmak üzereyim. Panik yapınca da ben ben olamıyorum. Paniğimin sebebi ise o zamanın hiç gelmeyecek olabilme ihtimali. Yani ya o zaman hiç gelmeyecekse? Ya ben olmak istediğim yerde olamayacaksam?
Olsun neyi bekliyorum ki aslında. Niye bekliyorum? Bin bir türlü yol var sonuçta. Biz istesek de istemesek de, acı da çeksek güle oynaya da bulsak o zamanı sonuca ulaştığımızda tatmin olamıyorsak gittiğimiz yolun ne önemi var? Tatmin olma bile bir ihtimalken. Ya da zamanını beklemenin ne önemi var. Temelinde ne yatıyor; yalnız olma korkusu mu? Kaybetme korkusu mu? Nedir yani? Bize bir yere gitme empoze edildi şimdiye kadar. EEEE? Hani nerede gittiğimiz sonuç? Toplumun büyük çoğunluğu duygusal anlamda sakatken bize öğretilen bu kırılgan yol niye artıymış gibi gösteriliyor? Yazarken ben toparladım kendimi. Akmak üzere yola çıkan gözyaşım ben yazarken geri çekildi. Yendim bir yerde. Siz de yenebilirsiniz.
Nasıl düşünmek gerek biliyor musun? Daha doğrusu neyi öğrenmek için çabalamak. Sadece panik yapmamayı öğrenmeli insan. O zaman her şeyi duru düşünebiliyorsun.
Ortalama bir insan doğuyor, büyüyor, konuşmayı öğreniyor, okula gidiyor, ailesi ne yaparsa belli bir yaşa kadar o izleri taşıyor, sonra okulun derecesini arttırmaya çalışıyor ya da mesleki anlamda bir şeyler yapıyor, sonra çoğalıyor genlerini aktaracak yeni bir insan oluşuyor, izleri nesillere aktarıyor, yaşam mücadelesi veriyor, para kazanmak istiyor, kötülük yapmak istiyor, çevreyi hayvanları parçalıyor, iyilikler yapıyor.... insan virüs gibi.
Yapılanlar hep aynı iyi ya da kötü. Her şey aynı. Tarih aynı olanlar aynı. E ama her şey belliyken ben niye tatmin olamıyorum ki. Neyi yapamıyorum. Neyi göremiyorum.? Niye ayak uyduramıyorum? Bir şeyler eksik demek ki...
Eğer bana özellikle birini sevmenin nasıl bir şey olduğunu öğrenmek ister misin diye sorsalar ve bu kişi benim seçeceğim biri olsaydı birini gerçekten sevmek nasıl bir şey yaşamak isterdim. Onun beni sevip sevmediğini ve seviyorsa söylediklerinde ciddiyse bunun nasıl olduğunu görmek isterdim. Sevmeye değer veren birini sevmenin nasıl bir şey olduğunu onun bana ne hissettiğini bilmek isterdim. Sevmenin benim için anlamı çok büyük her zaman yazmama gerek yok. Sevmenin bir insanı kırılma noktasına yaklaştırdığının da farkındayım. Bu yüzden ben ne kadar dikkat edersem edeyim illa ki seven birini üzmüş olma ihtimalim var. Ve buna çok üzülüyorum. Keşke seni sevebilseydim. Keşke kalbini görebilseydim. Ve keşke ben de sevebilseydim..
İyi geceler.