14 Kasım 2014 Cuma

Sevmek üzerine not.

İyi akşamlar.
Bir cümle duydum bugün: hayat çok garip vermeden alamıyorsun.
Garip gerçekten. Öyle mi acaba gerçekten. Vermeden alamıyor musun yani. Mesela sevgiyi vermeden alamıyor musun? Öylece sevmek diye bir şey yok mu yani. Nedensiz sevilmiyor mu yani. İlla bir neden mi olması lazım ki. Bu sorunun cevabını bilmiyorum.

Etrafımda sevmeyi bilen kimse yok. Hiç kimse yok. En çok sevmeyi bildiğini düşündüğüm kişiler de bilmiyormuş alında. Ben de bilmiyorum sanırım. Seven insan ne yapar ki? Ben sevdiklerime bakıyorum. Düşünüyorum. Çok saf ve temiz bir şeyi düşünüyorum aslında. Ve gene düşünüyorum ve diyorum ki insan neden diğer insana sevgiyle karşılık veremez. Nedenini de buldum: güvenmediği için. İnsanın birinden istediği ilk duygu bence güven. Bunu fark etmek mesele sadece. Güvendiğin insanı seversin de çünkü. Ama dediğim güven aslında kendini huzurlu hissedeceğin, arkanda birinin olduğunu hissedeceğin, sen bunu da atlatırsın diyeceğini bildiğin, sevindiğinde sevineceğini hissedebileceğin, eksiliklerini ya da en iyi özelliklerini bilebileceği en büyük oranda bildiğini bildiğin birini diyorum. İkisi ayrılmaz ikilidir demiyorum ama güven sevginin içinde var. Başka duygular da var tabi neden olmasın ki.
Filmlerde olgun ve çok bilgili insanların neden hep ayrı bir kişisel bölgede gösterildiğini buldum. Bu insanların canı zamanında çok yanmıştır ve artık insanın doğasını göre biliyordur ve temkinlidir. İnsanlardan uzak durur. Yani duygusal anlamda. İnsanlarla konuşmaz demiyorum. Herkesle konuşur ama herkese anlatmaz. İşte hayatımda gördüğüm en mantıklı şey. İnsandan uzak duracaksın. Bir şey katmıyorsa hatta senden çalıyorsa hayatında olmasının ne önemi var ki? Beni manevi olarak eksiltiyorsa onun benim hayatımda olmasının ne önemi var. Olmasın. Ama uygulamada öyle olmuyor tabi. Yaşamadan neyin iyi neyin kötü olduğunu anlayamazsın. Bir şeyi yapmadan onu isteyip istemediğini anlayamazsın. Denemek lazım. Denersin, olmazsa ne yapalım olmadı. Olmayacakmış demek ki. Çok da zorlamamak lazım. Olursa da ne ala.
Çok sevdiğimden değil yahu zor sevdiğimden.

Hayat çok garip, galiba vermeden alma ihtimalin biraz daha az?? Ne dersin?

13 Kasım 2014 Perşembe

Çok Şey İstemiyorum

İyi akşamlar.
Şu an önümde bir sürü not, yarına çalışmam gereken kitap var. Bir de bunları ezberlemek için bir beyne ihtiyacım var. Bu ne sıkıcı ve saçma bir kitap. Bir sene daha okuyacak olsaymışım olmazmış. Neyse ki bitiyor kurtuluyorum. Biraz daha katlanabilirim fakat daha fazla olmaz. Bir daha vize haftasıymış, sınav dönemiymiş çekemezmişim. Çekilecek dert değil çünkü. Ara ara buhran geçirip kendimi çok yalnız hissedip bir iki damla gözyaşı döktüğüm de oldu. He sanma ki çok çalışan biriyim. Sınavlar hep olması gerektiği yerde oldu benim için. Ne bıraktım ne çok çabaladım. Yoksa ders çalışırken dizi izlemek yerine tamamen derse odaklanırdım. Ya da şuan bunu yazmak yerine. Söylediğim o değil. Yani baskı altındayım stresliyim. Son sene ders kalmasın istiyorum. Bunca sene yükselmesi için bir şey yapmadığım ortalamam yükselsin istiyorum falan falan. İlk sınava giderken küçük bir travma da yaşadım. Bedenim beynimden ayrı hareket etmeye başladı ben ne yapacağımı şaşırdım. Ama iyi toparladım gene.
İlerde bu bölümle alakalı bir şey yapmak istediğimden emin değilim. Ben daha çok hareket alanına sahip bir meslek istiyorum. Daha çok gezeceğim daha çok insanla konuşabileceğim hayatımda sadece bir iki kere görüp bir daha görmek istemeyeceğim insanlarla alakalı bir şeyle uğraşmak istiyorum. Ama bir yandan da yardım edebileceğim kadar insana yardım etmek, annelik babalık gibi güzel bir hakkı kullanamayıp ziyan eden insanların kalplerini kırdığı çocuklara yardım etmek istiyorum. O çocuklara hayvanları doğayı sevmeyi öğretmek istiyorum. Psikoloji dalında kendini geliştirmiş bir arkadaşımla sıkıntılı olan çocukları konuşturup utanmadan bunu söyleyebilmelerini öğretmek istiyorum. Tarih öğretmek istiyorsam onları alıp Çanakkale'ye, Japonya'ya ve dünyanın diğer tüm yerlerine götürüp orada öğretmek istiyorum. Kadınlar çoğunlukta olmak üzere kadınlara erkeklere yardım etmek istiyorum. Yaşlı insanlara kötü davranan insanlara yumruk atmak istiyorum. Hatay'a gidip künefeyi orada yemek istiyorum. Savunma sporlarını öğrenmek ve tüm kadın ve çocuklara öğretmek istiyorum. Ha öyle her şeyi barışla konuşarak anlaşarak çözelim kafasında değilim. Bazen insanlara yumruk atmak gerek. Kısacası insanlara hayatın güzel bir yer olduğunu, her şeyin saflık ve mutlulukla ilerlediğini değil de bu hayatta her şeyin olabilme ihtimalini kime nasıl yaklaşmamız gerektiğini öğretmek istiyorum. Ve bunları benimle yapmak isteyecek insanla tanışmak istiyorum. Çok şey mi istiyorum?..

6 Kasım 2014 Perşembe

ERKEK VE KADIN OLMAK

Uzun zamandır düşündüğüm bir konuydu bu. Fakat yazmak istediklerimi toparlayamadım. Ama bu
daha çok gözlem yapma fırsatı verdi bana ve şanslıyım ki hep bu konuyla ilgili şeyler gözlemledim.

   Birileri çıkıyor bir şeyin savunucusu ya da sahibi olduğunu ileri sürüyor. İnsanları etrafında topluyor. Olaylar kontrolden çıkıyor ve insanlar ölüyor. Olayların aslında basit mantığı budur. Bir erkek kadının sahibi olduğunu düşünürse, kadın üzerinde iddia ettiği hakkı kimseye vermek istemez bunun sonucunda olan ya kadının ölmesi ya da kadını malmış gibi gören kişinin ölmesi olur. Genel olarak bakarsak eğer dünyada hak sahibi kişiler; erkekler, hakim; erkekler, sahip; erkekler gibi gözüküyor. Bunu sadece insan olarak düşünmeyin. Hayvanların büyük kısmında da durum bu. Yaratılış bu. Kadınla erkeğin eşit olduğuna inanmıyorum. Bir kere güç farkı var. Zekâ farkı var. Merhamet farkı var. Beden farkı var. Kimya farkı var. Ben kadınla erkeğin birbirlerinin tamamlayıcısı olduğunu düşünüyorum. Fakat insanlar ama daha çok erkekler bunu liderlik, üstünlük mücadelesi olarak görüyorlar ve kadınlar da baskılara dayanmakta zorlanıyor. Çoook uzun yıllar öncesine bakalım. Çok fazla kadın filozof, astronom, matematikçi, fizikçi var mı? Tabi ki yok. Olmamasının nedeni ise bu kadınların cadılıkla ya da başka saçma şeylerle suçlanması, imkân verilmemesi, pazarlanması gibi şeyler bana göre.
   Filmlerde hiç dikkat ettiniz mi bilmiyorum. Mesela; bar gibi kulüp gibi bir ortam olur. Zengin adamlar ya da mafya işleriyle alakalı görüşme yapacaklardır. Onlar orda konuşurken kadınlar da orada öyle takılırlar. Sırları ifşa mı edecek ispiyonlayacak mı düşünülmez. Hiç insan yerine koyma yok öyle arada öpeceği fiziksel temasta bulunacağı birileridir o kadınlar. Ya da kendi mekânlarında evde öyle elma gibi temizlik fırçası gibi bir şeydir kadın. İhtiyaç giderilmek için vardırlar. Çok üzücü değil mi sizce de.
   Erkek de kadın da yani kısaca insan parayı sever. Birileri birileriyle parası için beraber olabilir. Ama bu sadece kadınların yaptığı bir şey değildir. Erkekler de yapar. Ya da sadece kadınlar şiddet görmüyor aynı zamanda erkekler de şiddet görüyor. Ama bunu belki kadınlar kadar sesli söylemiyorlar. Ya da kadınların sokak ortasında öldürülmesi kadar benzer bir olay erkekler için çok yoktur. Ben şahsen hiç haberlerde kendisini terk eden kocasını çocuklarının gözünün önünde bıçaklayıp kurşuna dizen bir kadın görmedim. En azından bu oran bence daha az. Ama erkeklerin de şiddet gördüğünü düşünüyorum.  Kadınlar daha çok manevi olarak zarar veriyorlar erkekler ise hem fiziksel hem manevi olarak.

   Az önce de söylediğim gibi kadın ve erkek birbirlerinin tamamlayıcısıdırlar. Herkesin kendi bölgesi kendi alanı vardır. Bu alan ihlal edildiğinde sorunlar oluyor. İnsanların uyum sağlayamayıp sorun olmalarının nedeni ise ne yazık ki anneler ve babalar. Annelere anne adaylarına önem verilmeli. Eğitilmeliler. Hazır değillerse çocuk yapmamalılar. Devlet yasa her şey her kurum her ülke işi gücü bırakıp bunun üzerinde yoğunlaşmalı. Kısaca aile kurmak isteyenlere önem verilmeli.